6.11.10

Günebakan

Koskoca hayat.
Arkadaşlıklar
Dostluklar
Sokaklar
Şehirler
Hepsi yalan.
Bir şarapçı gibi taş duvar önünde sızan
Yırtık paltosunu rüzgarlara savuran
Küçük cam parçaları kadar umutlar
Taş yolda parlayan
Sabaha karşı avuçlarında açmaya başlayan
Buz gibi soğukta bir günebakan...

14.7.10

Egeye ağıt...

Yaz bitimleri geliyor insanın aklına.
Bir sonraki mevsime bırakılan umutlar,
Son kez vedalaşan hayatlar
Sararan akşamlara bakılan son rakı masaları...
Ege'ye yakılan son ağıtlar.
Ne kadar tuhaf herşey.
Gittikçe zaman başkalaşıyor.
İnsanlar uzaklaşıyor mevsim döngülerinin birbirinden kopuk olması gibi.
Zaman düşüyor notlarını akıllara.
Geriye kalıyor yalnızca bi avuç aldanmışlık...


Bir yaz daha geçti işte.
Geriye kalan sendin aklımda.
Bir başka bahara sakladığım hatıralarımda.

Küpeşte

Zaman ne kadar tuhaf işliyor yaşananları.

Bir vapurun küpeşte demirine vuran dalga gibi sallandırıyor koca bedeni.
Elinde bir saat geriye saydırıyor bütün harfleri ve sözleri.
Sanki az sonra batacakmış gibi.

Bendeki kalan avucumda eridi gitti,

Peki sende eriyen bir ben kaldı mı ki?...

19.6.10

Açlığa alışıyor insan. Peki ya deliliğe?

Masamdaki yazılmaktan yorgun düşmüş kağıtlar
Yorgunluktan iki büklüm kesilmiş olan kalem
Zamanı sunarken bana sesi artık cıkmayan o eski duvar saati
Akşam ışıklarının son kez vurduğu boyası dökülen pencere


Ve 
Üzerimdeki rengi atmış o tişörtten başka
Ne var ki bana uzun zamanlar hissetiklerimi anlatan
Geçmiş zaman yalnızlıklarımı yüzüme kırbaç gibi vuran
Tekrar tekrar esaretler sunan
Sessizlikte bana sensizliğin senfonisini çalan?


Ne bir hayat kaldı bana ne de bahşedilen bir zaman.
Bu dört duvarın arasında açlığa alışıyor insan.


Peki ya deliliğe?

11.5.10

Hazıfa

Pek çokları severdi seni.
Bir rüzgar gibi sarardı.
Bir hayat gibi yaşardı.
Bir zaman gibi tutardı.
Bir aşk gibi okşardı.

Ama pek çokları senden sapardı..

Bir çokları taştan çanaklarda içerdi şarabı.
Boş bedenlerine kana kana.

Geriye kan kaldı yalnız bir hafızadan yere düşen tüy gibi yavaşça..

25.2.10

Belki bir gün

Koşarım çimenlerde çocuklar gibi
Yürürüm o taş döşenmiş sokakta
Elimde balonlar içimde heyecanla
Bir çocuk gibi
Belki bir gün

Bırakırım belki peşini yalnızlıkların
Çoğalırım içinde, sana yaklaşırım
Yaşarım ne varsa korkmadan
Yanımdaymışsın gibi
Belki bir gün

Giderim belki buralardan
Issız topraklarımdan
Bir umut peşinde, ararım o varolanı
Bulunamayanı
Sanki varmış gibi
Belki bir gün


Olursun sanki karşımda
Baktığım her aynada
Tadarım kokunu, yaşarım
Olduğu gibi herşeyi
Belki bir gün

Belki bir gün gelirde
Batan bir güneş gibi sessizleşirim tekrar. 
Geceye karışırım, kaybolurum karanlıkta. 
Gün doğunca tekrar, 
Yaşama doğarım. 

Sana doyarım belki...

Yansımalar 1

Çocuklar var sokağın başında.
Ellerinde renkli balonlar
Yüzlerinde bir tebessüm
Sanki mutluydular.

Peki sen neredeydin bu öğlen vakti?

----------------------------------

Ben balkonda
Sen içerde yatağında
Yanındaydım halbuki
Bir avuç yıldız ışığı
Şimdi ellerime bakan.

24.2.10

Adsız tarifsiz

Artık basıp gitmem gerekli bütün hayatlardan
Deva bulamadığım kadınlardan.
Geriye bir ben kalmalı yalnızca
Bu şehrin titrek sokak lambalarının altında
Bütün ümitler saçılsın arnavut kaldırımlı yola
Bir parça tebessüm kalsın yanaklarında..

23.2.10

Bir yalnızlıktır sana takvimlenen

Şehirler arasında yol almaya benzer yalnızlık
İçindeki mesafelerin fersahlara uzanmasıdır.
Geceleri gündüzler kovalarken
Koşmaktır sararmış çayırların etrafında
Gün batımına doğru takvimlenmektir.

Her yolun sonu sahile varır
Bu aşkın sonunda olduğu gibi
Kızıl bir gün sonlanırken bu kıyıda
Yüzüne vuran son ışıktır yalnızlık
Bizi bir bıçak gibi kesip ayırandır.
Kendi başına bırakandır.

Ulaşamamaktır düşüncelere
Gün geceye dönerken
Bir şiir mısrasıdır yazmaya çalıştığın
Kafa karışıklığı
İç bulanıklığıdır
Karanlık gecede kalmaktır yalnızlık
Çardak altında öten kuş seslerinde uyuyakalmaktır
Hem huzur hem faciadır
Üşümektir uzun gece boyunca
Battaniyenin delik olması gibidir
Herşeyi içine alır
Süngerden geçen sudur yalnızlık

Hiç ummadığın anda seni bulmaktır yalnızlık
Sensizliğe varmaktır
Yalnız bir sabahta gözlerini açmaktır dünyaya

19.2.10

Yaşamak ve ölmek..

Hadi kendinize itiraf edin
Yaptığının her hatayı
Yaşadığınız tüm yanılgıları

-------------------------------------------------

Yapabilir misiniz?
Bir ayna karşısında kendinize bakıp
Yüreğinize dokunabiliri misiniz?
Acılarınızı şırınga ile alıp
Yerine ufak mutluluklar enjekte edebilir misiniz?
Hiç denediniz mi derin nefes almayı
Ciğerlerinize değil ruhunuza çektiniz mi en derin haliyle
Sanki son defa bir kaşık çorba içer gibi
Baktınız mı ekmek kalıntısı halindeki yaşatınıza
Yada ayaklarınızdaki çamur lekeleri gibi
Yalan yanlış zamanlarınıza

-------------------------------------------------

Ölüm dediğin nedir ki
Kimisi korkar, kimisi ağlar
Ama bir vicud ölür
Fakat ruh başka bir yaşamda başka bir hayatta yeniden doğar.
Etleşir,
Sertleşir,
Canlanır,
Kanlanır.

Ve yaşam başlar.

Delirmek...

Sizede öyle derler. Tıpkı bana dedikleri gibi.
"Delirmişsiniz" gidip bi kendinize bakın.
 Ama asla bilmezler içinizde kopanları
Neden delirdiğinizi, neden kendinizi bir sandalyede idam ettirdiğinizi.
Pek çok kişiye göre normaldiniz halbuki.
Ama bazılarına göre ise bir deli.
Sanki kasabanın en çılgın üyesi
Kimse bilemez neden bu yolu seçtiğinizi
Size seçtiren bir acıdır içinizdeki
Bir yalnızlıktır yüreğinizdeki

Şimdi söyleyin kim gerçekten vardır ki

Kim şartlı bir yola kendini savurabilir ki

Kim aynada kendine dokunabilir ki.

Kaçmak mı kalmak mı?

Yollardır insanı uzaklara vuran.

Çantanı alıp gitmek istersin bazen.
Pek çok şey yormaktan öte gelir
Hayatın bir film şeridir
İhtiyaç molalarını beklersin
Ya nefes almak için
Ya da salondan kaçmak.

---------------------------------------------------

Pek çok kişi kaçar aslında
Kaçmayı istemektedir.
Ya başedemez, yada aklı savaşmaya yetmez

--------------------------------------------------- 

Bir el bombası gibidir yalnızlıkların
Bazen pimi çekersin ve elinde patlar
Ne olduğunu anlamazsın.
Bir sayfa şiire
Uzun bir şarkıya
Yada bir odanın içine saklanırsın

--------------------------------------------------- 

Aslında ruhunu değil vücudunu yaşatır kimileri
İçtiği su yaşam destek ünitesi
Yediği yemek ise aç mideye inan bir ilgi gibi

---------------------------------------------------

Elimde bir kağıt
Yazmak istedim
Mürekkep bitti

Yatağımda amansız bir uyku
Uyumak istedim, uyku yoktu halbuki

Önümde bir hayat
Gülmek istedim, istek gitti
Ağlamak istedim, yaşlar yoktu ki

Sessiz derinliğe baktım
Ne sen vardın
Ne kokun
Çoktan gitmişsin belki.

Aşk neydi?

Aşk neydi?

Bir saatin iki tiktağı arasında konumlanmış bir yetiydi.
Bir bulunur bir kaybolurdu.
Zaman duygusundan yoksundu,
Donuklaşırdı insanın düşünceleri
Yerini belirgin bir güneş alırdı.
Yörüngesinden fırlamış heyecanlar asılı kalırdı.
Kimine göre konuşamamaktı
Kimine göre derin bir çığlıktı
Bir başkasına göre ise yalandı

Sana göre neydi?
Hiç söyledin mi ki?
İfade edebildin mi?
Yoksa sana vermedilermi bu hissi
Yaşatmadılar mı içindekileri
Yoksun mu bırakıldın ki

Bana göre neydi?
Hatırlayamadım sanki
Bilemedim içindekileri
Göremedim olabilecekleri
Çözemedim sebeplerini.

14.2.10

Neredeyse Eksiksiz

Bir yol olmalı
Sonuna kadar koştuğun

Bir hayat olmalı
İçinde huzur bulduğun

Bir gökyüzü olmalı
Bulutlara kadar dokunduğun

Bir akşam olmalı
Sabahında yeni güne kavuştuğun

Bir müzik olmalı
Tınılarını kendin bulduğun

Bir ağaç olmalı
Meyvalarını topladığın

Bir teras olmalı
Asmasının altında uzandığın

Bir gülüş olmalı
İçinde mutluluk bulduğun

Bir gece olmalı
Yalnızlığını bir kenara attığın

Bir kadın olmalı
Kokusunda yandığın

Bir dokunuş olmalı
Ellerinden haz aldığın

Bir seviş olmalı
Kurallarını yıktığın

Bir zaman olmalı
Sonsuzluğa adım attığın

Bir aşk olmalı
Sonunda ölümsüzlüğe vardığın...

27.1.10

Yeti

Pek çok kişi konuşur
Bir çok kişi bağırır
Kendi sesleri vardır her bedenin
İfade eder bişeyileri
Gözleri ile bakar
Elleri ile yoklar
Tadar.

Sanırım yetileri kaybetmek herşeydir.
Özellikle yetin bir kişiyse.
Bir kişi yetilerini işgal ettiyse
İşgal ederken kırıp döktüyse
Ezip geçtiyse
Sana seni hapsettiyse..

Manasız

Yamalı bohçalar gibi diktin kendini yüreğime
Nakşettin her bir heceni sessiz sedasız benliğime
Artık bir enkazdı bıraktığın kapıyı vurup gittiğinde

---------------------------------------------------

Zıvanasından çıkmış bir menteşeydi hislerin
Küflenmiş izler dolu bu meçhul kaderinin
Şimdi bıraktığın sen dolu bu belkisizliğin

--------------------------------------------------- 

Ben alıştım bu hüzünlere
Sensiz olan bir başka baharda yaşadığım kedere.

13.1.10

İsimsiz

Bir barda sıkışmışsınız
Çevreniz
Benliğiniz
İçin hadi bir bardak daha
Ne olacak en fazla düşüp bayılırsınız!
Sonrası mı?
Unutulmuş bir kaç anı..

Ama içmemeniz lazım
Yada içmeniz (Yuh!)

Siz iyisimi viski için
Markası neden önemli olsun canım?!
Mesele sarhoş olmak değilmiydi?
Bırakın yayılsın bütün zihniniz
Aşifte olmuş zaten kalbiniz

Ama içmemeniz lazım
Yada içmeniz (Yuh!)

Yoksa sizde mi sevilmediniz
Nedir bütün nedeniniz
Bırakın konuşmayı
Zaten bu halde beceremezsiniz!
Bölünmüş kefeniniz
Dağılmış yüreğiniz

Ama içmemeniz lazım
Belki de içmeniz
Karar sizin...

Buruşmuş teniniz
Susmuş bedeniniz
Bu aptal dünyada
Bölünmüş neferiniz.

4.1.10

Tanrı

Tanrı neydi?

Cesaretti belki. Öne atılmaktı. Yılmamaktı.
Zamandı belki. Okyanus ötesi aşırı rüzgarlardı.
Geceydi belki. Seni bana beni sana boğardı. Yakınlaştırırdı.
Sarışındı belki. Cazibesi vardı, etkileyiciydi.

Tam olarak neydi?

Sevmekti belki, çıkarsızlıktı. Saflıktı.
Sadelikti belki. Tekdüze olmaktı.
Yada
Sendin belki de Tanrı'nın kendisi
Yoksa ben mi ilahlaştırdım bişeyleri?

Sen Tanrılar'ına hükmettin belki
Ben idam ettim hepsini.

Buydu bizim farkımız düşüncedeki..
Bir güneş doğdu
Bir öğlen gecti
Bir gece bitti

"Zamanın sonsuz raflarında tozlanmıştır yüreğin artık."