23.12.09

Akşam

Çocuklar sokağa fırladılar ellerinde meşalelerle
Güneşin son ışıkları vuruyor kesme taşlı sokağa

----------------------------------------------------

Şimdi özür dilemek için çok geç artık

----------------------------------------------------
Ya sen gitmeliydin
Ya da ben bu sokaktan.

26.11.09

Sokak

Gecen sene başladı herşey
O sessiz pencerede
İlkkez gördüğünde onu yırtık ceketiyle
Evet bu demişti kendi kendine
Gözlerinde bir saklı tebessümle

Bakkala gitmişti 1 paket sigara
2 şişe bira için
Orda karşılaşmıştı onunla yüzyüze
Kız demişti "sizi bir yerden tanıyor gibiyim"
- Evet yukarı sokakta oturuyorum...
Gülümseyip gitmişti sessiz bi uğultu ile

Aradan günler geçmişti

Puslu sabahların sonbaharında
Görememişti onu bir daha
Bir yağmurlu kış akşamı
Gördü onu kırık camlarından
Uzun bir zamanın arkasından
Kız da farketti bi an
Duraksadı
Bir an göz göze geldiler

Sanki yitirilmiş yılların kazanımı gibiydi
İki bakışın arasındaki uzaklık
Bir an adım atıp koştu
Aşınmış kapının dışına
İşte oradaydı
O daha adım atmadan sarıldı kız ona

Sanki birine tutunmak istermiş gibi
Sanki bir daha aşık olmak istermiş gibi
Sanki bir teni hissetmek istermiş gibi

Bu yalnızlığa son vermek istermişcesine

Artık anlamıştı çocuk herşeyi
Bir mezarlık bekçisinin gölgesinde gizliydi tüm hayatı.
Ve kırmıştı yüreğindeki prangayı..

22.11.2009

Ne olduğu belirsiz

Oysa ki ben
Aynı kayada oturup biramı yudumlayacağım
Denizin sesini dinleyeceğim

----------------------------------------------------

İki damla su olacağız denizin içinde
Bir dalga ile savrulacağız sonsuz maviliğe

----------------------------------------------------

Sen yanımdan geçeceksin
Bu ada, bu kaya egeye bakar
Peki ya gözlerin?

Astım kazağını çamaşırın ipine
Sessiz esen sabah melteminde
Aynı kazağı giyerdin halbuki
Bu zeytin ağaçlarının arasında

----------------------------------------------------

Ege gibiyiz biz bu akşam
Bir adalar topluluğu, sessizce birbirini selamlayan
Kavuşamayan
Rüzgarlarında kaybolan...


26.11.2009

5.9.09

Gitmeli

Şu önümdeki yol...
Onca acıyı ardımda bırakmama vesile.
Anlamsız resimler var zihnimde.
"Gitsem mi ?"

Kalbimle beynim arasındaki mesafe,
"Oysa !"
Bilmem kaç milyon kilometre.

Az mutluluk , sonsuz hüzün sığasılık ömrüm.
Hep aynı oysa ki! Dünüm ,bugünüm...
Bin yıllık yalnızlık teoremlerim,
Çözülür belki bir gün.
"Belki !"

Modern oyunlar oynuyoruz şimdi,
İçinde bilindik aşk hileleri.
"Aşk mı" dedi biri?
"Masal !"

Tanrılarını öldürdü kimi,
Kimi vaktini,
Kimiyse kalbini...

Peki ya şimdi ne değişti?
Bir cevabın yok değil mi?
Varsa da hep güçsüz;
Güçsüz ama bir o kadar da gizemli.
"Korkma !"

Tadacağız hepimiz o zevki,
Tıpkı bizden öncekiler gibi.
Acele etme.Ama vakitte kaybetme.
Son kezmiş gibi gez,
Ortaköy'ü, Taksim 'i...
"Vs..."

Sonra bir anda yırt at!
Yazmaya çalıştığın,
Ama bir türlü beceremediğin,
O kırık, yarım kalmış aşk öykülerini.
"Yuh !"

Kimbilir kaç paradır,
Şu hüzünlü şarkının metresi?
Ve zaman olmuşsa hayatın aşiftesi,
Bir an önce,
Ama bir an önce
"Gitmeli!..."

B"ah"set

Hadi tanrılara hükmet
Her birine
Anlat titrettiğin bedenleri
Sessizce yitip bitirdiğin sevgileri
Her sokak lambasında yaşattığın umutlarından
Yıpranmışlıklarından bahset
Koy masaya titrek düşüncelerini
Bırak kenardaki sehpaya bütün vazgeçişlerini
Kendine anlat itirafnamelerini
Yol bilmeyen ayaklarındaki çamurlardan bahset
Sessiz geçtiğin engebelerden
Bitiremediğin çorak topraklardan bahset
Yolların doyumsuzluğundan..

Kaos Part III "Şuur'u Abide"

hafızamın içini kemiren duygular
varlığın karşısında eriyor
ayna karşısında söylediğim sözler dilimde düğümleniyor
neden bilmem
cesaret benim için çok uzak bir dost gibi
bu aralar içimde yüreğimde vurgun dinecek gibi değil aslında
faciadır benim için yüzyüze gelmek
sana bu kadar yakınken uzak olmak
ellerine dokunamamak seni hissedememek izdırap veriyor bana
derin hayaller düşünceler beslemiştim içimde büyük umutlar yeşertmiştim yarına dair
lanet olsun bende ki bu cesaretsizliğe eziliyor içimdeki çocuk yokluğunda
kaybetmekten korkarım seni bu kesif soğuklukta..

31.8.09

Yol

elin değmişken silsene bildiklerimi
yaşadıklarımı çalsana
beni benden usul usul alsana

elin değmişken değiştirsene herşeyi
oynatsana aklımı yerinden
düşür tüm kibirimi..

hadi söylesene
yüzüme
hiç çekinmeden.
gerçekleri tek tek,
uzun uzun
acı tadlarını
damağımda bırakana dek

söylesene..

elin değmişken götürsene beni
inan sormam nereye diye
nasılsa yol götürür bizi

30.8.09

Fahişe Akşamlar

Şimbi bakıyoruz fahişe yaratılmış akşamlara
Sen neyi ne diye sorgularken
Sessiz çığlıklarında boğuk yalnızlıklarına
Ben millerce öteden gelen leş kokularında
Sana dönük sırtımda kanayan buz tutmuş yaralarımla
Bakıyorum
Sadece bakıp yüzünde gördüğüm derin yılgınlığı tartıyorum
Yanılmışım
Yılmışım bir ölçüde
Sessizce sana kaymış düşüncelerimle
Aklımda
Ruhumda
Hayatımda
Şimdi sen
Ya da
Ben sessiz koridorlarda yankılanan
Bir ışık hüzmesinin içinde ki aydınlık gibi
Gayet berrak
Kendi halinede devinip duran bir his gibiyiz
Öylece

Bak
Gördüğün yaşadığın bildiğin
Ölçüp biçtiğin yalnızca bu
Sen ben biz o onlar
Yalan zamanlar

Hayat dediğin

hayat tanıştı seninle
ilk şaşkınlığında
sen anlamadın
suçu üstlendin

hayat uyardı seni
ilk gözyaşında
sen sildin
o hiç bitmedi

hayat gösterdi kendini
ilk hayalkırığında
sen kanadın
pişmanlık oldun

kalbin büyümüş
acı çekmeyi öğrenmiş
ruhuna korkular
tecavüz etmiş

bir soru var aklında
bir cevap saklanır
sorunu arkasında

bir geçmiş var aklında
bin keşke doludur
dünün yarının da

Şehir ve sen

güzel şehrin iki farklı insanıyız.
sokaklarda ayrı ayrı gezip
aynı hazzı yaşamaya çalışan
birbirinden uzak iki insanız.
sen ağladığında yağmur düşer kente
gözyaşlarını saklamak için
bense sırdaş yağmurlarla ıslanırım
yırtık paltomun dostluğunda

güzel şehrin iki terkedilmiş insanıyız.
yaşadıkları aşk tarafından
ayrı yönlere savrulmuş
aynı acıya mahkum olmuş
birbirinden yaralı iki insanız.
sen sustuğunda yağmur düşer kente
sessizliğini örtmek için
bense ismini yazarım camlara
buğuların sanatıyla.

güzel şehrin iki yalnız insanıyız.
düşlerin ayrı renklerine kapılmış
aynı ışığa soluksuzca koşan
birbirinden habersiz iki insanız.
sen kırıldığında yağmurlar düşer kente
yaralarını temizlemek için
bense içime bakar düşünürüm
deliliğin engelenemez haliyle.

Damlıyorum.

çözülüyorum..
şimdi eskisinden de
çok üşüyorum..
ısınamam artık
güneşin doğuşunda.
sen giderken battı
en son.
sonrası olmadı..

damlıyorum çağlayanlar gibi
yıkansın pişmanlığımla
günaha uzaktan bakanlar..

eriyorum..
buzdan bir mum hayali
örtmüş üstümü.
korkamam artık
sensizken sensizlikten..
yetinsem de yetmez
sen sonrası kalanlar.

damlıyorum
yağmur olmuşum ağlıyorum
ıslansın benliğime
benim olmayanlar...

Sadece bahset

Hadi tanrılara hükmet
Her birine
Anlat titrettiğin bedenleri
Sessizce yitip bitirdiğin sevgileri
Her sokak lambasında yaşattığın umutlarından
Yıpranmışlıklarından bahset
Koy masaya titrek düşüncelerini
Bırak kenardaki sehpaya bütün vazgeçişlerini
Kendine anlat itirafnamelerini
Yol bilmeyen ayaklarındaki çamurlardan bahset
Sessiz geçtiğin engebelerden
Bitiremediğin çorak topraklardan bahset
Yolların doyumsuzluğundan

Ne ?

Ne kadar garip
Ya da ne kadar acı.
Delirdiniz!
Seçim sizin,
İster garip ister acı.

Bir varmış, bir yokmuş gibisiniz.
Sustukça herşeysiniz,
Konuşunca bir hiç.
Dününüz yok,
Söyleyin siz kimsiniz?
(bilmemektesiniz)

Fikirleriniz çürük et,
Diliniz kuru kemik,
Dokunsam kırılır kelimeleriniz.
Tekrar düşünün,
Siz kimsiniz.
(belki ingilizsiniz)

Biraz gerçeksiniz,biraz yalan
Lütfen düşünün,
Geçici bu şaşkınlığınız.
Söyleyin,
Siz nesiniz?
Biraz et, biraz kemik.
Bütünde özentisiniz.

Ne kadar garip
Ya da ne kadar acı,
Satıldı dilimiz.
Seçim sizin,
İster garip, ister acı...

Kısa, kısa

ruhun ard arda iç kanamalar geçirirken
değişimini gördün hayatının kirli bir aynada
hissiz bir yanlızlık kaldı yanında

Zamana dönük

görmemezlikten gelmek isterdim
kendimi.
ama sonra ne derim
yaşanmışlıklara.

yeterince yalan söyledim kendime.
yalanları serum yaptım
bağladım kederime.
daha fazlasına izin vermez
sadık iblisim.
daha fazlasını kaldırmaz
çocuk bünyem..

görmemezlikten gelmek isterdim
hayatı..
bende tanrıyı oynamak
yarattığıma sırt çevirmek isterdim.
ama sonra ne cevap verirdim
edilen dualara.

yeterince yalan söyledim herkese
yalanları maske yaptım
sakladım kirlenmişliğimi.
daha fazlasına izin vermez
habersiz annem.
daha fazlasını kaldırmaz
yetişkin aklım..

C-inayet

bir c-inayet işlendi
şehrin en işlek caddesinde
iki göz bir kulak
duyacak kimse yoktur
ve bunu anlayabilecek
kendi yaşamadığı sürece
anlayamaz hiç kimse
-bu size yapılması gerekendir.
-siz buna yapılması gerekensiniz.
-onlar bu yolda bulunması gerekenlerdir.
bir fahişeye hiç yakından baktınızmı
gözleri kaderini izlediğini bilmesiydi,
sevişme ifadesiydi gözlerinin çaresizliği
ölüler herşeyi görür
herşeyi bilirler.
o fahişeyle seviştiğimi hayal ediyordum
meğerse kendimle sevişiyormuşum
bu sunulan hediyeyi kabul etmişim de
nedenini merak etmemişim
şimdi sorabilirmiyim?
hayır soramazsınız,
bir sonraki treni beklemek zorundasınız.
ömrünüzden geçmiş olan tren,
ama sizde bir hoş'tunuz
o kadar hoş'tunuz ki
nedenini bile merak etmediğiniz hediyeyi
soramayacak kadar sarhoştunuz.
duygularınız karaya vurmuştur artık,
fırtınalar getirdi sizi
buraya sürükledi
rotanızımı şaşırdınız,
hayır şaşırmadınız
buralara gelmeye çalışan sizdiniz
artık geldiniz
artık anlamışsınızdır nedenini
çaldığınız tüm yaşamların c-inayeti üstünüzdedir
_________________
bardakta kendine dolan su
taşmaya ramak kala

suda çizdiği şekli anlatmaya çalışan

çözebildi artık içindekileri
peki ya dışındakileri?